Kaygı, her insanda belli düzeyde var olan doğal bir duygudur. Ancak bu duygu çocuklarda günlük yaşamı, sosyal ilişkileri veya okul başarısını etkileyecek kadar yoğun hale geldiğinde “aşırı kaygı”dan bahsetmek gerekir. Erken fark edilmediğinde, çocuklarda kaygı bozukluğu ilerleyen yaşlarda özgüven sorunlarına, sosyal çekilmeye ve depresif belirtilere zemin hazırlayabilir.
Çocuklarda Aşırı Kaygının Nedenleri
Çocuklarda kaygının ortaya çıkışı genellikle tek bir nedene bağlı değildir. Birçok biyolojik, çevresel ve ailevi etkenin birleşimi sonucu ortaya çıkar.
1. Genetik Yatkınlık: Ailede kaygı bozukluğu öyküsü varsa, çocukta da benzer eğilimler gözlenebilir.
2. Ebeveyn Tutumları: Aşırı koruyucu, eleştirel veya kontrolcü ebeveyn tutumları, çocuğun kendi başına baş etme becerilerini zayıflatabilir.
3. Mükemmeliyetçilik Eğilimi: Bazı çocuklar hata yapmaktan aşırı korkarlar. Bu, performans kaygısına ve sürekli gerginliğe yol açabilir.
4. Model Alma: Çocuklar kaygılı ebeveynleri gözlemleyerek benzer kaygı tepkilerini öğrenebilirler.
Çocuklarda Kaygının Belirtileri
Kaygı, her çocukta aynı şekilde ortaya çıkmaz. Ancak sık gözlenen bazı belirtiler şunlardır:
Bedensel Belirtiler: Karın ağrısı, mide bulantısı, baş ağrısı, nefes darlığı, kalp çarpıntısı
Davranışsal Belirtiler: Okula gitmek istememe, yeni ortamlardan kaçınma, yalnız kalmaktan korkma
Duygusal Belirtiler: Sürekli endişe, ağlama krizleri, huzursuzluk, aşırı utangaçlık
Bilişsel Belirtiler: “Ya kötü bir şey olursa?” şeklinde tekrarlayan düşünceler, dikkat dağınıklığı, kararsızlık
Kaygıyı Azaltmanın Bilimsel Temelli Yolları
Çocuklarda kaygı ile başa çıkmak için hem ebeveynlerin hem de profesyonellerin iş birliği içinde olması önemlidir.
1. Duygusal Farkındalık Kazandırmak:
Çocuğun “korku”, “endişe” veya “gerginlik” gibi duygularını tanımasına yardımcı olun. Bu süreçte duyguların ne olduğunu, duygularını nasıl anlamlandırdığı çok önemlidir. “Şu anda bedeninde neler hissediyorsun?” gibi sorular, duygunun fark edilmesini sağlar.
2. Gerçekçi Düşünmeyi Öğretmek:
Kaygılı çocuklar genellikle felaket senaryoları üretir. Bu durumda “Gerçekten böyle olma olasılığı ne kadar?” veya “Böyle bir şey olursa, nasıl baş edebilirsin?” gibi yönlendirmeler düşünceyi dengeler. Burada artı, eksi listesi yapmak her zaman çocuğun bir şeyleri görebilmesine daha kolay yardımcı olacaktır.
3. Rahatlama Teknikleri:
Nefes egzersizleri, kas gevşetme çalışmaları ve görselleştirme (örneğin, “fırından yeni çıkan hayal ettiğimiz kurabiyeyi üflemek” metaforu) çocukların kaygı düzeyini somut olarak azaltır.
4. Maruz Bırakma (Kademeli Yaklaşım):
Çocuğu korktuğu durumdan tamamen uzak tutmak kaygıyı güçlendirir. Bunun yerine, korkulan durumlara adım adım yaklaşmak (örneğin önce kısa süreyle, sonra biraz daha uzun) güven duygusunu artırır.
5. Ebeveyn Tutumlarının Düzenlenmesi:
Çocuğun duygularını küçümsememek (“Bunda korkacak ne var ki?”) yerine, onu anlamak (“Korktuğunu görüyorum, birlikte başa çıkabiliriz”) duygusal güvenlik hissini destekler.Çocuğunuzu desteklemek ve onunla bu konularda örnekler vererek iletişim kurabilmek çok kıymetlidir.
6. Rutinlerin Korunması:
Düzenli uyku, sağlıklı beslenme ve dengeli günlük rutinler çocuğun sinir sistemini dengelemeye yardımcı olur.
Ne Zaman Profesyonel Destek Alınmalı?
Eğer çocuğun kaygısı:
* Günlük yaşamını, okul başarısını veya sosyal ilişkilerini etkilemeye başladıysa,
* Sık sık bedensel şikayetlerle (mide bulantısı, baş ağrısı) kendini gösteriyorsa,
* Uyku sorunları veya panik atak benzeri belirtiler gözleniyorsa,
bir uzman desteği almak gerekir. Erken müdahale, kaygının kronikleşmesini önler ve çocuğun duygusal gelişimini destekler.